Mastic Scum ile çember çukurunun içinde…

Onlardan öğrenilecek şeyler var!

Kemancı’nın kapısından girdikten sonra UÇK Grind’ın çalıp indiğini Tanju’dan öğrendim. Sağlık olsun. Sonra mekanın alt katına indim ve karşımda duran CD standını fark ettim. Başında ise Man vardı. Kendisi Cenotaph’ın canlı bateri vuruşlarını işittikçe iki eliyle bagetlerini dizine vuruyordu. İlk kez bir yeraltı topluluğu elemanının daimi olarak kendi standının başında bulunduğunu gördüm. Bu işi başkasına verebilirlerdi, herkese dinleyiciyle iletişimin ne şekilde olması gerektiğini göstermiş oldular. Sadelerdi. Başka bir yabancı CD standı daha vardı ama oraya pek yoğunlaşamadım, doğrusu baktıklarımın da ne olduğunu çıkaramadım. Karanlıktı.

Etraftaki dinleyicilerin Cenotaph’ı izlerken aralıksız pogo yaptıklarını gözlemledim. Bir anda ortama yabancılaştığımı hissettim. Çalınan müzikleri sindirmekle gördüklerim arasında kaldım. Sonuçta Mastic Scum performansını sergilendiğinde bende aralarında olacaktım ve pogo o gün Mastic Scum’a yakışırdı. Bu kıyas değil, müzik farkı; dileyen kıyas da edebilir. Elbette bir takım sınırlar çerçevesinde eğlentiler serbesttir ama şu güne kadar Cenotaph gibi bir grubu canlı izlerken pogo yapmadım. Bunu müziklerine bağlıyorum. Deşarj olmak için pogo yapılabiliyor ama pogo yaptırmaya müsait olmayan parçalar eşliğinde pogo yapmak bana anlamlı gelmiyor.

Cenotaph son parçalarını çaldıktan sonra Mastic Scum hazırlıkları başladı. Bir yandan görüntü almak için küçük bir ayaklı kamera hazırlandı. İlgilenecek kimseye karşı teşekkürlerini önceden sundular. Naziktiler. Sahne aldıklarında karşılarında daha büyük bir kalabalık buldular. Yorgun izleyicilere yenileri de katıldı. Şunu belirtelim; konser alanı küçük, diğer kapalı mekanlara göre biraz daha havadar olmasına rağmen basık, mimarisi açısından seyirciyi ikiye bölen bir yapısı var. Kolonların dibinden kaçmayan ama sahnenin neredeyse içinde olan birileriyle, kolonlardan sakınan ama sahneyi yakından görmeye çalışan birileri vardı.

Geniş çemberler esnasında herkes her yerde olsa da sahne önündeki heyecanlı izleyicilerin kulaklarının geçici olarak zarar gördüğünden eminim. Bu soruna çözüm bulmak seyirciye düşmüyor. Ne mekanın sahibiler, ne de konseri ayarlayıp mekanı seçenler onlardı. Hoplayıp zıplayan bir adamın kısa sürede nefesinin kesilmesi, kulaklarının duyma seviyesinin azalması konser zevkini azaltan öğeler olarak karşımızı çıkıyor. 1. HAVALANDIRMA, 2. SES KOLONLARININ SEYİRCİYLE TEMASI şeklinde vurgulayalım. Yine de baştan sonuna kadar eğlendim, pogo keyifliydi, sevdiğim bir grubu izledim, oksijensiz kalana kadar mekandan ayrılmadım.

“Overdose” parçası çalındıktan sonra adı gibi bende kitlenmiş oldum. Ortalama bir Mastic Scum dinleyicisini tatmin edecek kadar tüm tanınmış parçalarını çalmışlardı. Bundan da en çok seyirci memnun kaldı. Evet, bu konser ekibin de dediği gibi olsa olsa “blaaaaaaaaaast!!!” olurdu ve oldu. Büyük katılımları gözlemlemedim, kendi adıma bunu beklemek söz konusu değildi. Grindcore müziğin içinde olup Mastic Scum ekibin ne manaya geldiğini bilen bazı izleyicilerin de bu konserde olmadıklarını fark ettim. Zamanla bir şeylerin azalıyor olduğundan mıdır bilemem ama benim için Mastic Scum topluluğunu buraya yeniden getirme fikri bile güzeldi.

Watch Me Bleed – Souldrinker

Heyecan verici!

Heyecan verici!

İki yıl önce hayat bulan Alman topluluk Watch Me Bleed’in “Souldrinker” adlı yeni albümü bu Cuma günü Avrupa’da piyasada olacak. Onlar modaya uymayan, saçmalamayan, saldırgan, güçlü, teknik ve çakı gibi bir metal müziği peşinden gittiklerini söylüyorlar. Thrash metal, groove, hardcore ve death metal bileşenlerini ortaya modern metal müziği şeklinde koyuyorlar. Mystic Prophecy ve Symphorce ekipleriyle anılan bazı elemanlardan oluşan Watch Me Bleed’in günümüz metal müziğinin nasıl çalınacağını gösterdiklerini iddia edemeyiz. Çaldıklarıyla şu anda ilgi gören devasa topluluklarını çok fazla andırmıyorlar. Ama yarattıkları öyle parçalar var ki kendi önlerine baktıkları söylenebilir. Kurulduktan çok kısa bir süre sonra Stone Sour ekibinin açılış topluluğu olan WBM’e death metal sesi olarak Mastic Scum vokalisti Marcus Wenzel eşlik ediyor.

Sanatsal tasarımlarını Season Zero’nun eline bırakan Watch Me Bleed’in bu ilk albümlerinde “Rise” ve “Bloodred Rain” parçaları ön planda görünüyor. Machine Head ve benzerlerini anımsatan bir tarzı seziyoruz; günümüz heavy metal tonları, eski dönem death metal vokalleri, başarılı acımasız vokaller kulaklara sık geliyor çünkü bu ekibin vokal çeşitlemeleri gerçekten kendilerini diğer ekiplerden ayıran en büyük özelliklerinden biri diyebiliriz. Vokallerin pek görülmedik bir uyumu mu var ya da uyumsuzluğu mu söz konusu sorusuna net bir cevap vermek fazla mümkün görünmüyor. “SixSixSeven” çalışmasındaki solo partisyonlara kulak verilirse iyi olabilir.

“Where Darkness Hides” parçası modaya uyacak bir şekilde süslenebilirdi ama gerek duymuyorlar. “The End Of Everything” parçası eski toprak dinleyicileri sevindireceğe benziyor. “Dead Sky, Black Sun” parçası ile “The Bleeding Chalice” parçasının orijinalliğini ayrı bir yere koymak lazım, hatta sadece “The Bleeding Chalice” parçasını ele aldığımızda, albümün sadece bu tarz işlerle oluşturulabileceğini hayal bile edemiyoruz. “Burn Down Hope” parçasında duyulması gerekenler var, kaçırılmaması gerekiyor. WMB açısından geliştirilmeye açık, yaratıcı bir çalışma dinleyicileri bekliyor. Çiğ bir müzik, akılda kalıcı pasajlar ve yormayan melodilerin yer aldığı albümü yıl bitmeden kulak verilmesi gereken albümler listesine iliştiriveriyoruz!

PARÇA LİSTESİ

01. Rise, 02. Bloodred Rain, 03. SixSixSeven, 04. Where Darkness Hides, 05. The End Of Everything, 06. Dead Sky, Black Sun, 07. The Game Is On, 08. Burn Down Hope, 09. All Red Roses Die, 10. Jackhammer, 11. The Bleeding Chalice (Feat. Andy B. Franck, Nemesis & Constantine).

BAĞLANTI NOKTALARI

http://www.watchmebleed.com

http://www.myspace.com/watchmebleed667

http://www.silverwolf-productions.com